[Enerji] GÜNLÜK TEBA BÜLTENİNDE YAYINLANMIŞ OLAN ODTÜ MD, Nükleer Enerjide Yaşanan Gelişmeler ve Hukuksal Boyutu Paneli (I) HABERLERİ 23.2.2019

Oğuz Türkyılmaz oguz.turkyilmaz at mmo.org.tr
23 Şub 2019 Cmt 10:14:32 UTC


*ODTÜ NÜKLEER PANELİ HABERLERİ*

*ODTÜ MD, Nükleer Enerjide Yaşanan Gelişmeler ve Hukuksal Boyutu Paneli (I)*

*ODTÜ MD Enerji Komisyonu üyesi Fuat Tiniş, "3. nesil basınçlı su 
reaktörünün kullanılacağı Akkuyu Nükleer Santralı’nda 1. ve 2. üniteler 
için inşaat çalışmalarına ve liman inşaatlarına başlandı.- Sinop Nükleer 
Santralı için hazırlanan fizibilite raporu henüz kamuoyu ile 
paylaşılmadı.-İğneada Nükleer Santralı için 2015 yılında yapılan anlaşma 
kapsamında bilgi paylaşılmamış olup, Santral'da kullanılması öngörülen 
reaktörün üretimine Çin'de yeni başlandı"...*

ODTÜ Mezunları Derneği Enerji Komisyonu, Nükleer Enerjide Yaşanan 
Gelişmeler ve Hukuksal Boyutu Paneli'ni 19 Ocak 2019 tarihinde düzenledi.

Panel'de konuşan Enerji Komisyonu üyesi Fuat Tiniş, Türkiye'nin nükleer 
enerji projeleri hakkında güncel özet önemli bilgiler vererek Panel'i 
başlattı.

*Akkuyu Nükleer Santralı:*

2010 yılında Rusya ile imzalanan anlaşma çerçevesinde Akkuyu Nükleer 
Santralı için işbirliğine başlandığını hatırlatan Tiniş, bu sırada 
güncellenmiş yer raporunun onaylandığını ÇED Raporunun sunulduğunu, 2015 
yılında önlisans verildiğini, 2017 yılında saha raporunun onaylandığını, 
üretim lisansı ve sınırlı inşaat izninin verildiğini kaydetti. 2018 
yılında ise proje için 1. ünite inşaat lisansının verilerek, projeye 
stratejik yatırım statüsü kazandırıldığını hatırlatan Tiniş, Concert 
Titan-2'nin ana yüklenici olarak seçildiğini ve 2. ünite için de sınırlı 
inşaat izninin verildiğini belirtti.

Tiniş, 1. ve 2. üniteler için inşaat çalışmalarına ve liman inşaatlarına 
başlanan Akkuyu Nükleer Santralı’nda 3. nesil basınçlı su reaktörünün 
kullanılacağını ve VVER-1200 reaktörünün 60 yıl ömürlü ve hafif 
zenginleştirilmiş uranyum dioksit kullanacağını ifade etti. 15 yıllık 
alım garantisi kapsamında ilk 2 ünitenin yüzde 70, diğer 2 ünitenin ise 
yüzde 30 oranında elektriğini alınacağını ifade eden Tiniş, anlaşma 
kapsamında ortalama elektrik satış fiyatının ise KDV hariç 12,35 
Dolar/cent olduğunu hatırlattı

*Sinop Nükleer Santralı:*

Tiniş, Sinop Nükleer Santralı'nda ise Areva- Mitsubishi-Suez (Engie) ve 
Itochu firmaları ile Türkiye'nin yüzde 49 oranında ortaklık kuracağı 
işbirliği anlaşmasının Fransa ile 2011 yılında, Japonya ile 2013 yılında 
imzalanan işbirliği anlaşmaları kapsamında 2015 yılında yürürlüğe 
alındığını ifade etti. Sahada EÜAŞ ve Japon firmaların sondaj 
çalışmaları yaptığını ve fizibilite raporunun henüz kamuoyu ile 
paylaşılmadığına işaret eden Tiniş, maliyet artışlarından dolayı 
projeden vazgeçildiği yönünde haberlerin yer aldığını hatırlattı. Tiniş, 
kurulması hedeflenen 4 x 1.150 MW'lık basınçlı su reaktörlü santralın 60 
yıl ömürlüğü ATMEA -1 tipi ile kurulmasının hedeflendiğini ve anlaşmaya 
göre 10,80-83 Dolar/cent (artı yakıt) elektrik tarifesi ile santraldan 
20 yıl boyunca tüm elektriğinin alınmasının hedeflendiğini ifade etti.

*İğneada Nükleer Santralı:*

İğneada'da ise 2015 yılında Çinli SNPTC ve Westinghouse firmaları ile 
işbirliği protokolün imzalandığını, Westinghouse firmasının ise çoğunluk 
hissesinin Japon Toshiba'ya ait olduğunu kaydeden Tiniş, 2x1250 MW + 2 x 
1.400 MW'lık santral hakkında henüz kamuoyu ile bir bilgi 
paylaşılmadığını dile getirdi. Tiniş, Santral'da kullanılması öngörülen 
reaktörün üretimine Çin'de yeni başlandığını belirtti.

*ODTÜ MD, Nükleer Enerjide Yaşanan Gelişmeler ve Hukuksal Boyutu Paneli 
(II)*

*TAEK Güvenlik Dairesi Başkanı Alten, " 702 sayılı KHK ile NDK'nin yanı 
sıra diğer tarafların da sorumlulukları belirlenirken,güvenliğin 
sorumlusunun yüklenici olduğu resmileştirildi.-Şu an 40 yönetmelik 
gözden geçirilerek, yeni yapılanma ile uyumu sağlanıyor.-Dünyada ilk 
olarak 400 tonluk bir uçak çarpması için güvenlik istedik, bu kurucuyu 
biraz zorladı ancak bu şarttan vazgeçmedik.-Akkuyu Nükleer Santralı 
lisanslanırken, ancak yüzde 1 ulusal mevzuat kullanıldı"...*

ODTÜ Mezunları Derneği Enerji Komisyonu'nun 19 Ocak 2019 tarihinde 
düzenlediği Nükleer Enerjide Yaşanan Gelişmeler ve Hukuksal Boyutu 
Paneli'nde yapılan önemli sunumları sizlere sunmaya devam ediyoruz.

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Güvenlik Dairesi Başkanı Dr. Serhat 
Alten yaptığı konuşmada, nükleer santrallarda korunak binası ve nükleer 
yakıt kısmının radyasyon nedeniyle risklerinin büyük olduğunu ve 
alınması gereken pek çok önlem olduğunu kaydederek, teknik önlemlerin 
burada yeterli olmadığını, mevzuat tarafı ve yönetsel önlemlerin de 
burada önemli olduğuna işaret etti. Kurucu/işleticinin 7/24 santralın 
güvenliğinden sorumlu olduğunu ve uluslararası tüm düzenlemelerde 
güvenlikten kurucunun sorumlu olduğuna işaret eden Alten, bunu kurucunun 
aynı zamanda yatırımını da korumak amaçlı çıkarını gözetmesi için de 
yapması gerektiğini ifade etti.

Alten, TAEK'in de şu an bir geçiş döneminde olduğunu ve kuvvetler 
ayrılığı gereğince görevlerinin ikiye bölündüğüne işaret ederek, 
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) ve Avrupa Birliği'nin (AB) 
bağımsız bir düzenleyici kuruluş talep ettiğini ifade etti. Bu kapsamda, 
TAEK'in düzenleme görevlerinden arındırıldığını ve Ar-Ge ve atıkların 
depolanması görevini aldığını hatırlatan Alten, atıkların ne olacağı 
ve tesiste yapılacak depolamalara TAEK'in karar vereceğini bildirdi. 
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının (ETKB) enerji planlamasını yapan, 
hangi reaktörün kurulacağına karar veren makam olduğunu ve ekonomik ve 
politik kaygıları olduğunu kaydeden Alten,  kurulacak Nükleer Düzenleme 
Kurumunun (NKD) düzenleme yetkisini alacağını ancak kuruluş 
çalışmalarının devam ettiğini belirtti.

Alten, nükleer tesislerin kurulması ile yerli sanayinin de daha kaliteli 
mal üretmek zorunda olması nedeniyle ülkede sanayi yapısının daha üst 
seviyelere taşındığını belirterek, bu ulusal yükleniciler yanında, ana 
yüklenici, 3. göz denetçiler ve STK'lar ve halkın da projelerde paydaş 
olduğunu dile getirdi. Alten, bir santral kurulurken bunun yüzyıllarca 
sürecek bir macera olduğu yönünde düzenleyici kuruluşun hareket etmesi 
gerektiğini belirtti.

*"Dünyada ilk olarak 400 tonluk bir uçak çarpması için güvenlik istedik”:*

Dünyadaki tüm reaktörlerin orta büyüklükte bir uçağın çarpması şiddetine 
dayanıklı olarak yapıldığını ancak kendilerinin dünyada ilk olarak 400 
tonluk bir uçak çarpması için güvenlik istediklerini belirten Alten, 
bunun kurucuyu biraz zorladığını ancak bu şartlarından vazgeçmediklerini 
anlattı.

Alten, Güvenlik rejiminin uluslararası ölçekte düzenlendiğini, Batı 
Avrupa Düzenleme Kurullar Birliğinin tavsiyeleri, IAEA'nın da ilkeleri 
ile hareket ettiklerini kaydederek, lisanslama faaliyetlerinde bunların 
dikkate alındığını kaydetti. Alten, kazaların sınırlarının nereye 
yayılacağının bilinmemesi nedeniyle küresel güvenlik rejiminde yer 
alınması gerektiğini ifade ederek, Ulusal Güvenlik rejimini 
oluşturduklarını belirtti.  702 sayılı KHK ile NDK'nin yanı sıra diğer 
tarafların da sorumluluklarının belirlendiğini, bu KHK ile güvenliğin 
sorumlusunun yüklenici olduğunun resmileştirildiğini söyledi. Ulusal 
mevzuatın lisanslama için yeterli olmadığını ve tedarikçi ülkelerinde 
mevzuatlarının dikkate alındığını bildiren Alten, şu an 40 yönetmeliğin 
gözden geçirildiğini, yeni yapılanma ile uyumun sağlandığını ve hepsinin 
yeniden düzenlendiğini kaydetti. Ayrıca, 5 klavuz, 25 iç önerge ile 
proje Yönetim Planları olduğunu ifade eden Alten, örneğin Akkuyu Nükleer 
Santralı'nın lisanslama sürecinin bir proje olarak ele alındığını ve 
Türkiye-Rusya arasında karar verilen bir mevzuat listesi hazırlandığını 
belirtti.

*Akkuyu Nükleer Santralı lisanslama süreci:*

Zorunlu düzenlemelere bakıldığında Akkuyu Nükleer Santralı 
lisanslanırken, yüzde 30 ulusal, yüzde 5 IAEA, yüzde 65 Rus mevzuatı 
kullanıldığını, standart düzenlemeler için ise yüzde 13 yabancı, yüzde 
86 Rusya ve ancak yüzde 1 ulusal mevzuat kullanıldığına işaret 
eden Alten, nükleer teknolojiye yeni giren ülkelerin yüzde 100 kendi 
mevzuatına sahip olma şanı olmadığını dile getirdi.

Teknik olarak deneyim olmayınca bazı sonradan size sorun yaratacak 
düzenlemeler yapılabildiğine işaret eden Alten,  bu nedenle ulusal 
mevzuatın ancak belli bir derinlikte tutulduğunu belirtti. Alten, buna 
rağmen Türkiye'nin dünyada yeni nükleer teknolojiye giren ülkeler 
arasında düzenleme yapısı en önde olan ülke olduğunu kaydetti.

*ODTÜ MD, Nükleer Enerjide Yaşanan Gelişmeler ve Hukuksal Boyutu Paneli 
(III)*

*TAEK Güvenlik Dairesi Başkanı Alten, "Akkuyu Nükleer Santralı inşaat 
lisansı için 50 koşulumuz bulunuyor.-Haziran 2019'da 2. ünite için de 
inşaat lisansının verilmesini, 3. ünite için de Mart 2019'da başvuru 
yapılmasını hedefliyoruz.-Sinop Nükleer Santralı için Bakanlığın karar 
vermesi halinde, 2019 yılında yer lisansı başvurusu yapılabilir.-3. 
taraf sorumluluğuna ilişkin Taslak Kanun hazırlandı"...*

ODTÜ Mezunları Derneği Enerji Komisyonu'nun 19 Ocak 2019 tarihinde 
düzenlediği Nükleer Enerjide Yaşanan Gelişmeler ve Hukuksal Boyutu 
Paneli'nde yapılan önemli sunumları sizlere sunmaya devam ediyoruz.

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Güvenlik Dairesi Başkanı Dr. Serhat 
Alten, Akkuyu Nükleer Santralı ile ilgili lisanslama süreci hakkında 
bilgi verdiği konuşmasında, yer lisansı 1976 yılında verilen Santral 
için güncellenmiş yer raporunun 2014 yılında tamamlandığını belirterek, 
"İlk yer lisansı 600 MW'lık Candu reaktörüne yönelik verilmişti, 
mevzuatlar, güvenlik algısı ve proje farklıydı. O yüzden yeniden sunduk, 
Rus tarafı da bunu beklemiyordu" dedi. Bu gelişmenin ardından saha 
parametreleri raporunun hazırlandığını ve 2017 yılında lisans başvurusu 
yapıldığını kaydeden Alten, sınırlı çalışma izni için kendi uzmanları 
ile birlikte Çek UJV Rez.'in de çalıştığını ifade etti.

İnşaat lisansı başvurusunun 30 bin sayfadan oluşan detaylı bir metin 
olduğunu ve lisansların verilirken hiç bir zaman "püripak" 
verilemediğini kaydeden Alten, 50 koşullarının olduğunu,1.600 soru 
sorduklarını ve lisansı belli koşullarla verdiklerini ifade etti.  
Alten, sahada yapılan denetimlerde ise insan kaynağı desteğini TSE ve 
Bureau Veritas'dan aldıklarını belirtti. Haziran 2018'de ise ikinci 
ünite için başvuru yapıldığını, yine bu başvuruda da çözülen, çözülmeyen 
ve zamana yayılan teknik koşulların bulunduğunu belirtti. İkinci ünite 
için yapılan lisans başvurusunda tek farkın sadece ana binanın oturduğu 
lokasyonun 100 metre kadar solda olması olduğunu kaydeden Alten, Haziran 
2019'da 2. ünite için de inşaat lisansının verilmesinin, 3. ünite için 
de Mart 2019'da başvuru yapılmasının hedeflendiğini bildirdi.

*Sinop Nükleer Santralı:*

Sinop Nükleer Santralı için Japon tarafın düzenli şekilde kendileri ile 
etkileşime girdiğini ve Türkiye'deki kuralları sorduklarını anlatan 
Alten, 2015-2018 yılları arasında proje için fizibilite çalışmalarının 
yürütüldüğünü, fizibilitenin sunulduğunu, henüz bir karar 
açıklanmadığını belirtti. Bakanlığın karar vermesi halinde, 2019 yılında 
yer lisansı başvurusunun yapılabileceğini kaydeden Alten, yer lisansı 
için tüm çalışmaların yapıldığını bildirdi. Bu Proje'de Akkuyu'dan çok 
farklı bir teknoloji kullanılacağını, Akkuyu'da Rus mevzuatını 
öğrendiklerini, bu projede ise ABD mevzuatını öğreneceklerin bildiren 
Alten, kendilerinin 3. nükleer santral konusunda ise herhangi bir 
faaliyet yürütmediklerini kaydetti.

*Sigorta, denetim hizmetleri, ulusal katkı ve atıklar:*

Öte yandan soruları yanıtlayan Alten, sigorta şirketlerinin de 
projelerin paydaşları arasında yer aldığını, Türkiye'deki sigorta 
hukukunun ise henüz kanunlaşmadığını belirterek, kaza durumlarında 
minimum sigorta zorunluluğunun yasal düzenlemeye taşınmasını öngören 
Paris Sözleşmesine Türkiye'nin taraf olduğunu hatırlattı. Alten, Taslak 
Kanun'un çalışıldığını ve 3. taraf sorumluluğunun oldukça büyük bir 
maliyet içerdiğini kaydetti.

Nükleer Tesislerde Proje Onay ve Kabul Yönetmeliği'nin TAEK'in 
itirazları ile yürürlüğe konduğunu ve görev ve yetkisinde olmayan bir 
çok işin burada TAEK'e yüklendiğini ifade eden Alten, ama Yönetmeliğin 
izin, lisans ve TAEK'in görevlerinin değişmesi nedeniyle kadük durumda 
olduğuna işaret etti

Alten, TAEK'in insan kaynağı yetersizliği nedeniyle dışarıdan hizmet 
aldığını ancak her zaman devlet denetiminin bulunduğunu belirterek, 
projelerde bağımsız bir kuruluştan denetim hizmeti alınmasının da 
zorunlu olduğunu belirtti. Akkuyu projesinde Fransız bir firmanın 
denetim yaptığını, bunun mevzuat ve anlaşma kapsamında yapıldığını 
kaydeden Alten, Ukrayna, Rusya ve Kazakistan'da imalat denetimleri 
yapıldığını belirtti.

Koşullu verilen lisans konusunda ise Alten, henüz tamamlanmayan işler 
olduğu için 50 koşulun onduğunu, örneğin bazı tasarım ve imalatlar henüz 
tamamlanmadığı için bazı soruların yanıtlanamadığını ifade etti.  Alten, 
"Rus mevzuat sistemi içerisinde üretilmiş bir reaktörü mevzuata uygunluk 
açısından incelememiz gerekiyor ve deneyimimiz yok" dedi. Ulusal katkıyı 
kısıtlayan herhangi bir düzenlemeleri olmadığını, örneğin nükleer 
güvenlik ile ilgili olmayan yapıların denetimini Türk firmanın yaptığına 
işaret eden Alten, Türkiye'de pek çok imalatçının teknik koşulları 
sağlayabilecek konumda olduğunu söyledi.

Yeni düzenlemede TAEK'in ulusal atık politikasını belirleyeceğini ve 
kullanılacak yakıt ve bertaraf edilmesi konusunda sorumlu olacağını 
hatırlatan Alten, atıkların sahadan çıkarılması için hazır olunması 
gereken sürenin 30 yıl olduğunu, bu süreçte, kullanılmış yakıtın 10 yıl 
sahada soğutma havuzunda, sonrasında da kuru depo ve nihai depoda 
saklanacağını belirtti.

**

*ODTÜ MD, Nükleer Enerjide Yaşanan Gelişmeler ve Hukuksal Boyutu Paneli 
(IV)*

*Enerji Komisyonu üyesi ve eski TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası 
Başkanı Damar, " Nükleer santrallarda yaşanan kazalar sonrasında artan 
güvenlik tedbirleri nedeniyle maliyetler arttı.-Nükleer santrallardaki 
kaza oranı yüzde 0,8.-İki nükleer santrala 215 milyar Dolar elektrik 
parası ödenecek.- Nükleer yakıt ve 7 ülkede olan bu yakıtları 
dönüştürecek tesislere bağımlılık, dışa bağımlılığı artıracak"...*

ODTÜ Mezunları Derneği Enerji Komisyonu'nun 19 Ocak 2019 tarihinde 
düzenlediği Nükleer Enerjide Yaşanan Gelişmeler ve Hukuksal Boyutu 
Paneli'nde yapılan önemli sunumları sizlere sunmaya devam ediyoruz.

Panel'de konuşan Komisyon üyesi ve eski TMMOB Elektrik Mühendisleri 
Odası Başkanı Nedim Bülent Damar, nükleer enerji santrallarının 
kurulmasına karar verilen zaman ile bugün arasındaki fiyatları 
karşılaştırdığı konuşmasında, serbest piyasadaki fiyatların düşüşü 
nedeniyle yıllar içinde mali farklar oluştuğuna işaret etti. Damar, 
yenilenebilir enerji kaynaklarında yaşanan teknolojik gelişmeler ile 
fiyatların daha da düşeceğine işaret ederek, nükleer santrallarda ise 
yaşanan kazalar sonrasında artan güvenlik tedbirleri nedeniyle 
maliyetlerin arttığını belirtti. Şu an yapılmakta olan santrallar 
incelendiğinde, Çin'de maliyetlerin kW başına 3.000 Dolar, Avrupa ve 
Japonya'da ise 7.000 Dolar seviyelerinde olduğunu kaydeden Damar, 
dünyada devreye alınan santralların maliyetler arttıkça azaldığını, 
azalmanın ilk santralların kurulu güçleri düşük olduğu için güç olarak 
değil sayısal olarak yaşandığını söyledi.

Dünyadaki yaklaşık 618 reaktörün 413 adetinin işletmede, 173'ünün 
kapatılmış durumda ve 32'sinin durmuş durumda olduğunu ifade eden Damar, 
ilk kaza çekirdeğin erimesi olarak değerlendirilen 7 seviyesinde 5 
reaktörde kaza meydana geldiğini, işletmedeki santrallar dikkat 
alındığında şu an nükleer santrallardaki kaza oranının yüzde 0,8 
olduğunu belirtti. Bu rakamın nükleer santrallardaki kaza derecesi 
düşünüldüğünde enerji santralları için yüksek bir kaza oranı olduğunu 
ifade eden Damar, bunun da nükleer santralları güvenli olmayan 
santrallar olarak nitelendirilebileceğini kaydetti.

*"İki nükleer santrala 215 milyar Dolar elektrik parası ödenecek”:*

Maliyetlerin artması ile ömürleri olmasına rağmen 28 bin MW'lık 31 
santralın kapatılmasına neden olduğunu söyleyen Damar, mekanik arızası 
olan 2 santral dışındakilerin politik ve piyasa koşulları nedeniyle 
kapatıldığını söyledi. Damar, Türkiye'de yüksek kapasitede kurulması 
hedeflenen nükleer santralların bugün doğalgaz santrallarında olduğu 
gibi maliyetleri yüzünde durdurulmasının sisteme etkisinin yüksek 
olacağını belirtti.

Damar, Akkuyu Nükleer Santralı için 15 yıl boyunca %50 oranında 
verilecek garanti ile Sinop Nükleer Santralı için 20 yıl 
boyunca 10,80-83 cent ve ortalama 0,75 cent yakıt fiyatı 
hesaplandığında, 40 yıl da işletmede oldukları düşünüldüğünde, bu iki 
santrala 215 milyar Dolar elektrik parası ödeneceğini belirtti. Bunun 
yılda 7,5 milyar Dolar'a denk geldiğini ifade eden Damar, doğalgazın 
fiyatının 325 Dolar olarak kabul edildiğinde aynı para ile doğalgazdan 
yüzde 48,5 daha fazla elektrik üretileceğini belirtti.

*"Talebi karşılamak için nükleer santrallara ihtiyaç yok”:*

Öte yandan Damar, 10 yıllık tahminler incelendiğinde, şu an mevcut 
kapasitenin düşük senaryodan yüzde 31, baz senaryodan yüzde 21, yüksek 
senaryodan ise yüzde 9,5 daha fazla olduğunu kaydetti. Damar, 
Türkiye'deki santralların yüzde 62-71 bandında olan emre amadelikleri de 
dikkate alındığında, yatırım yapılmasa bile 2027 yılına kadar talebin 
karşılanabildiğini belirterek, bunun yanında lisans almış olan bir çok 
proje bulunduğunu belirtti. Damar ayrıca, elektrik talebinin ancak yüzde 
1'ler seviyesinde arttığını, bugünkü mevcut kapasitenin 2027 yılı 
elektrik tüketim tahminlerinin düşük senaryoda yüzde 54, baz senaryoda 
yüzde 59, yüksek senaryoda ise yüzde 66,7 seviyesinde karşıladığını 
ifade etti.

Damar, bu rakamların talebi karşılamak için nükleer santrallara ihtiyaç 
olmadığını gösterdiğini belirterek, bunun yanında nükleer yakıt ve 7 
ülkede olan bu yakıtları dönüştürecek tesislere bağımlılığın da dışa 
bağımlılığı ve döviz bazlı cari açığı artıracağını belirtti.

**

*ODTÜ MD, Nükleer Enerjide Yaşanan Gelişmeler ve Hukuksal Boyutu Paneli (V)*

*Avukat Yakış, "Akkuyu Nükleer Santralının ÇED Raporunun iptali 
davasının mahkemece reddedilmesi ardından Anayasa Mahkemesi'ne bireysel 
başvuru yaptık ve halen süreç devam ediyor.-ÇED raporundaki imzaların 
sahteliğine ilişkin davamız Danıştay kararı ile İdari Mahkeme'de yeniden 
ele alınacak.-Uluslararası tahkimler nedeniyle sanayi hamlesi için yola 
çıkılan bir proje ile ülkenin iflasına sebep olunabilir"...*

ODTÜ Mezunları Derneği Enerji Komisyonu'nun 19 Ocak 2019 tarihinde 
düzenlediği Nükleer Enerjide Yaşanan Gelişmeler ve Hukuksal Boyutu 
Paneli'nde yapılan önemli sunumları sizlere sunmaya devam ediyoruz.

Panel'de konuşan Nurten Çağlar Yakış, Akkuyu Nükleer Santralı için 
yapılan anlaşmanın 13 sayfalık 18 maddeyi içeren, Sinop Nükleer 
Santralı'nda ise 62 sayfalık bir anlaşma olduğunu kaydederek, Japon 
tarafının daha detaylı bir anlaşma yaparak, Türkiye'ye bir çok 
sorumluluk yüklediğini ifade etti. Akkuyu için 1976 yılında ilk yer 
lisansı verilen TEK'in artık bulunmadığı, bu süreçte Akdeniz'in 
sıcaklığının da değiştiğine işaret eden Yakış, bu lisansa göre santral 
kurulmaya çalışılmasını eleştirdi.

Yakış, yapılan hükümetlerarası anlaşmaların Türkiye'yi birçok taahhüt 
altına sokan kanun ayrıcalığında metinler olduğuna işaret ederek, 
Anayasa'nın 90. maddesi gereğince Kanun Hükmünde olan bu metinlere iç 
hukuk yollarının kapalı olduğunu hatırlattı. Kendilerinin ancak usulüne 
uygun sunulma durumunun hukuka ayrılıkları tezi yaratarak, hukuk 
yollarına başvuru yapabildiklerini, Akkuyu Santralı için anlaşmanın 
usulüne uygun olarak yürürlüğe girmediğini iddia ederek, mahkeme yoluna 
gittiklerini belirtti. Anlaşmadan ilk olarak Cumhurbaşkanının sorumsuz 
olduğunu ve Hükümet'in imzaladığını hatırlatan Yakış,  ancak yeni 
sistemde Cumhurbaşkanının sorumlu olduğunu, bir sorumlu Hükümet 
bulunmadığını, davalarında bir tezlerinin de bu olduğunu ifade etti.  
Yakış, TAEK'in de artık yapısının değiştiğini ve bunun KHK ile 
yapılarak, Meclis'in tartışmasına kapatıldığını ifade etti.

*"Akkuyu Nükleer Santralı için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru 
yaptık”:*

Akkuyu Nükleer Santralı için Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) kararının 
iptali için de dava açtıklarını, Raporun bilimsel olmadığı, olmayan bir 
proje için rapor hazırlandığını ileri sürdüklerini belirtti. Yakış, 
yaşam hakkı nedeniyle burada kolektif bir hak bulunduğunu belirtiklerini 
ve olması gereken halkın katılımı sürecinin de yaşanmadığını dile 
getirerek, hukuki dayanağın değişmesi ve raporun Çevre Kanunu'nun 
beklentilerini karşılamadığı tezlerini öne sürdüklerini anlattı. 
Sorulara yanıt alamadıklarını ve bilirkişinin de bu durumların ÇED 
sürecini etkilemediği yönünde görüş verdiğini belirten Yakış, bu kararı 
gerekçe yapan Danıştay'ın ve temyiz makamının da mahkemeyi reddettiğini 
kaydetti. Yakış, bu konuda bireysel başvuru haklarını kullanarak, 
Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yaptıklarını ve halen sürecin devam 
ettiğini söyledi. Yakış ayrıca, Türkiye’de bir Bilirkişi Kanunu 
çıkarılması gerektiğine işaret etti.

Daha önce de proje için davalar olduğunu, dava sonucu Yönetmelik iptali 
nedeniyle 2008 yılında ihale sürecinin iptal edildiğini 
hatırlatan Yakış, Mersin çevre düzenleme Planının da dava sonucunda 
iptal edilmesi ardından, iç hukuk yollarının kapatılması için 
uluslararası anlaşma yoluna gidildiğini ileri sürdü.

*"ÇED Raporu davası İdari mahkeme tarafından yeniden ele alınacak”:*

ÇED raporunda iklim değişikliği ve güvenlik senaryolarının bulunmadığını 
ve sağlık koruma bandının nasıl belirlendiğine ilişkin kriterlerin 
bulunmadığını kaydeden Yakış, oluşabilecek tahribatların somut olarak 
verilmediğini ve Rapor'daki mühendislerin imzalarının sahte olduğunu 
tespit ettiklerini kaydetti. Yakış, "Yargı, denetlemedeki imzaların 
sahteliğinde zarara uğrayan siz değilsiniz diyerek, itirazları kabul 
etmedi. Çevre Bakanlığına, imzalar sahte, ÇED'i iptal et, sorumlular 
hakkında yasal işlem başlat dedik, reddedildi. Bu kararı mahkemeye 
taşıdık ve reddedildi." dedi. Yakış, bu karar üzerine Danıştay’a başvuru 
yaptıklarını ve Danıştay'ın ise TMMOB'un mühendislik faaliyetlerini 
denetleyebileceği gerekçesi ile mahkemeyi kabul ederek, İdari Mahkemenin 
konuyu incelemesine karar verdiğini anlattı.

Bu durumunun mahkeme kararı ile tescil edilmesi halinde, Türkiye'nin 
nasıl bir durumda olacağını soran Yakış, "Rusya ile anlaşmazlıklarda 
tahkim devreye girecek. Bu tahkimlerde bize çıkabilecek cezalar belli 
değil. Bu hem maddi hem manevi cezalar olur. Sanayi hamlesi için yola 
çıkılan bir proje ile ülkenin iflasına sebep olunabilir" dedi.

Proje'de var olan sorunlar nedeniyle Türk firmaların da ortaklığa 
girmediğini iddia eden Yakış, Sinop Nükleer Santralı'nda da Japon 
tarafının zorluklar çıkardığını ileri sürdü. Yakış, bu vesileler ile bu 
projelerden vazgeçilmesi gerektiğini kaydetti.


-----------------------
"Bu mesaj ve ekleri mesajda gonderildigi belirtilen kisi ya da kisilere ozel olup gizli bilgiler iceriyor olabilir. Mesajin muhatabi ilgilisi ya da gonderileni degilseniz lutfen mesaji herhangi bir sekilde kullanmayiniz cogaltmayiniz ve baskalarina ifsa etmeyiniz. Eger mesaj yanlislikla size ulasmissa anilan mesaj ve ekinde yer alan bilgileri gizli tutunuz ve mesaji gonderen kisiyi bilgilendirerek soz konusu mesaj ile eklerini derhal imha ediniz. Bu mesaj ve ekindeki belgelerin bilinen viruslere karsi kontrolu yapilmistir. Ancak e-posta sistemlerinin tasidigi risklerden dolayi TMMOB Makina Muhendisleri Odasi bu mesajin ve icerdigi bilgilerin size degisiklige ugrayarak veya gec ulasmasindan butunlugunun ve gizliliginin korunamamasindan virus icermesinden ve herhangi bir sebeple bilgisayariniza ve sisteminize verebilecegi zararlardan sorumlu tutulamaz. 
TMMOB Makina Muhendisleri Odasi bu mesajin icerigi ile ilgili olarak hicbir hukuksal sorumlulugu kabul etmez.

Odamiz hakkinda bilgi almak icin lutfen web sitemizi ziyaret ediniz. (http://www.mmo.org.tr)"
-----------------------
-------------- sonraki bölüm --------------
Bir HTML eklentisi temizlendi...
URL: <http://lists.odtumd.org.tr/pipermail/enerji/attachments/20190223/48cabd7f/attachment-0001.html>


Enerji mesaj listesiyle ilgili daha fazla bilgi